Betül Topaklı / Milliyet.com.tr – Serdar Solak, 1992 yılında Bursa’da doğdu. Anne, baba ve üç kardeşiyle birlikte nispeten kalabalık bir ailesi vardı. Çocukluğu biraz mahalle ortasında, biraz da hayal dünyasında geçti. Gündüzleri arkadaşlarıyla sokak ortalarında koşup oynarken, gece yatağa yattığında daima öteki ülkelerde bilhassa de Japonya’da yaşadığını düşünürdü. O yaşlarda Serdar için bu durum yalnızca bir hayaldi lakin bu hayale sarılmak onu büyüyünce istediği yerlere götürmeye yetecekti. Lise bittikten sonra üniversiteye giren Serdar, 4 yıl turizm işletmeciliği kısmını bitirdi lakin onun içinde daima polis olma isteği vardı. Bu isteği hayata geçirmek için evvel KPSS, sonra polislik imtihanına girdi. İmtihanları kazanmasıyla birlikte polisliğe hazırlık serüveni başladı. 6 aylık bir eğitimden sonra mesleğe atanarak 26 yaşında vazifeye başladı. Serdar için bu mesleği yapıyor olmak çok heyecan vericiydi. Topluma yararlı olma fikri içini kıpır kıpır ediyordu. 6 yıl boyunca misyonunu severek yapan Serdar, mesleğinden çok şey öğrendi. Polislik çok onurlu bir meslekti lakin muhakkak bir noktadan sonra kendini yalnızca misyon yapan bir vücut üzere hissetmeye başladı. Bu durum da onun mesleğini bırakıp dünyaya gezme kararı almasına yol açtı. Serdar o günleri şöyle anlatıyor:
“İçimdeki ‘gerçek ben’ sessizce bir köşede oturuyordu ve gün geçtikçe o sesi daha çok duyar oldum. Mesleğe başlamadan evvel bu meslekten emekli olamayacağımı biliyordum. Yani bu kararı apansız vermedim. Süreci vakte yaydım ve hazır olduğumu hissettiğimde istifa ettim. Youtube’da seyahat görüntüleri izlemeyi çok seviyordum ve bir gün izlerken kendi kendime ‘Ben de dünyayı yalnızca izleyerek değil, içinde yaşayarak tanımalıyım’ dedim. Aslında istifa kararımı bu fikir daha da destekledi.”
‘EN BÜYÜK DESTEKÇİM AİLEMDİ’
Serdar için artık dünya tipine çıkmanın vakti gelmişti lakin bu süreç kolay olmayacaktı. Alışkanlıklardan, standartlardan vazgeçecek ve bunu geri dönülmez bir halde yapacaktı. Bunun için biraz cüret biraz da hoş planlanma gerekliydi. Karakteri de tam da buna yönelikti. Bu yüzden adaptasyon sürecinde meşakkat yaşamadı. Bu türlü bir kararda aile takviyesi de çok kıymetliydi. Serdar için tam da o denli oldu. Ailesi onun çok kuvvetli bir itici güç oldu. Onun için bu seyahat yalnızca bir kaçış değil, tam tersine kendine gerçek bir seyahatti. İyi ya da makus ona inanılmaz bir deneyim kazandıracaktı ve ailesi de bunun farkındaydı.
‘YAŞAMAK İÇİN TERCİHİM JAPONYA OLUR’
Serdar’ın birinci rotası Tayland oldu. Zira Uzak Doğu ve Asya daima onun ilgisini çekmişti. Ukrayna, Sırbistan, Tayland, Japonya, Endonezya, Malezya, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan olmak üzere pek çok ülkeye giden Serdar, “Şu ana kadar gezdiğim ülkelerin her biri bana farklı bir kültür ve farklı bir ruh kattı. Ancak yaşamak için bir yer seçecek olsam o ülke Japonya olurdu. İnanılmaz disiplinli ve saygılı olmalarının yanı sıra harika bir ahlak ve kültüre sahipler. Gezdiğim ülkelerin her biri bana pek çok şey öğretti. Hepsinde sayısız macera, düzgün ve makus sayısız olay yaşadım. Bu yola çıkarken bir ölçü birikimim vardı ve bu birikimi kendimce bana gelir getirebilecek yatırımlara dönüştürüyorum. Aslında para konusunda kendimce bildiğim şeyleri kullanarak gelir sağlıyorum. YouTube kanalımda çektiğim görüntüler, vakitle bir izleyici kitlesi oluşturdu. Bu da bana nispeten maddi bir çıkar kapısı açtı. Şu an Yotube’daki aylık yararım tek taraf bir uçak biletimi lakin karşılar tahminen fakat ben Youtube’a bel bağlayarak bu yola çıkmadım. Esasen bu çok hayali bir beklenti olurdu. Kendimi maddi olarak bu işi yapabilecek güçte hissettiğim vakit bu hayalimi gerçekleştirdim” dedi.
“Şu anda Orta Asya’dayım ve seyahatim devam ediyor. Kendi ismimi taşıyan YouTube kanalım üzerinden gezdiğim yerleri, tanıştığım insanları ve yaşadığım tecrübeleri paylaşıyorum. Bu süreçte yalnızca yeni yerler görmekle kalmıyorum birebir vakitte farklı hayatlara tanıklık ediyorum. İnsanların ne kadar farklı şartlarda yaşadığına ve buna karşın yüzlerinde taşıdıkları gülümsemeye şahit epey kendi hayatıma dair algım da değişiyor. Türkiye’yi, ailemi, arkadaşlarımı ve konfor alanımı elbette özlüyorum lakin şu an içimde tanım edilmez bir keşfetme duygusu var. Dönmeyi elbette bir gün düşünüyorum lakin bunun ne vakit olacağını bilmiyorum. Şu anda kendimi olduğum yere ilişkin hissediyorum ve bu yolun beni nereye götüreceğini merakla izliyorum.”
‘ESKİ HAYATIMA DÖNMEM ÇOK ZOR’
Türkiye’ye döndükten sonra eski hayatına geri dönmesinin mümkün olmayacağını söyleyen Serdar, “Hayat bana asla asla dememeyi öğretti lakin açık konuşmak gerekirse, eski hayatıma dönmem çok güç. Zira bu seyahat yalnızca fiziki bir seyahat değil, tıpkı vakitte içsel bir dönüşüm süreci. Artık hayata bakış açım, beklentilerim, memnunluk tarifim büsbütün değişti. Eski hayatımda sahip olduğum birtakım şeylerin aslında bana ilişkin olmadığını fark ettim. Geri dönersem bu elbette fizikî olarak mümkün lakin tıpkı sistemin, birebir rutinin içinde yaşamam. Bu durum artık gerçek manada bir ‘dönüş’ değil, bir ‘geri çekiliş’ olur. Ben artık öteki bir ben oldum ve daha da olacağım üzere hissediyorum” diyerek Türkiye’ye geri dönse bile birebir yoldan yürümesinin mümkün olmadığını lisana getirdi.
‘HER ŞEYDEN EVVEL İÇ SESİNİZİ DİNLEYİN’
Serdar, dünyayı gezmek ya da öteki bir ülkede yaşamak isteyenlere ise şu tavsiyelerde bulundu:
“Her şeyden evvel iç sesinizi dinleyin. Toplumun sizden ne beklediğine değil, sizin sahiden ne istediğinize kulak verin. Benim çocukluğumdan bu yana hayata bakışım daima böyleydi. Birçok vakit insan hayallerini; gereğince parası, vakti ya da yüreği olmadığı için erteliyor. Lakin şunu bilin ki yolda olmak sizi dönüştürür. Bu türlü bir hayat yaşamak için maddi güç elbet kıymetli lakin bir yere kadar… Zira asıl sorun yola çıkmaya ne kadar istekli olduğunuz. Benim de her şeyim tam değildi lakin yolda öğrendim, gelişip büyüdüm. Ayrıyeten diğer ülkelerde yaşamak, yalnızca farklı yemekler ya da görüntüler demek değil. Bu süreçte öteki insanların hayatlarına dokunuyor, kendini farklı koşullarda tanıyor ve konfor alanının dışına da çıkıyorsun. Zorlandığınız anlar olacak ancak her zorluk sonunda size bir armağan sunacak buna katiyetle inanın. Yürek ederseniz, hayat size istisnasız her alanda kendini açar.”
